...Flu'es

...Flu'es

20101011

beni terk mi ettin. tamam...

''stanley kubrick''

Uyuşturucunun aslında sanatçıdan daha cok izleyiciye faydası olduguna inanıyorum. Evrenle bir olma hayali, çevredeki objelere anlam vermek, huzurun ve rahatlıgın hakim oldugu ortam, bir sanatçı için ideal durum degildir. Uyuşturucu mücadeleyi, muhalefeti ve fikir ayrılığını kuvvetlendiren yaratıcı kişilikleri durgunlaştırır. Sanatçı yaptığı işi aşmaya çalışmalı, kendisiyle bilinçaltı arasına herhangi bir şeyin etki etmesini engellemeli. Beni LSD karşıtı yapan şeylerden birisi de, LSD kullandığını bildiğim kişilerin hepsinin gerçekten ilginç ve insanı harekete geçiren şeylerle, uyuşturucunun sebep olduğu evrensel mutluluk arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar aciz olmasıdır. Tamamen yeteneklerini kaybetmiş ve hayatın insanı en cok mutlu eden yanlarıyla bağlarını kesmiş gibi görünüyorlar. Belkide herşey güzel olduğunda, hiçbirşey güzel değildir."

dreams...

eskil bir filmde figüranmış gibi kimsenin göremeyeceği bir uzaklığa sindim.
siyah beyazdı kaderim belki. gözlerinin rengini hiçbir zaman bilemeyecek miydim?
gözlerin lacivertti, gözlerin kahve, gözlerin karanlık.
tamam unuttum gözlerini, gramofon açık kalmış yine absorbe olmuş kokusu tüm hayallerimin, kaldırımlarda yürürken kenarlara basmamaya çalışan çocuk gibi uzak durdum çoğu şeyden, sayıklarken bile her bir hecesini..
tamam unuttum okumayı, ilkokuldaki bir öğrenci olup öğretmenime aşık oldum kareli defterimin en son karesinde..
iç açılarının toplamı 360° olan bir dünyanın içinde dönüp dolaşıp yine başlangıç meridyenime vardım.
gezgin değildim veyahut seyyah..
ama nerelerden geçti yollarım bir bilsen.
rüya yoksa..bir hayal miydi? ya da bir uyku?
bana dediler "ölünce uyananacaksın.." diye,
bir rivayete göre uyandım..

Sen kimsin?

çocukluk anılarımı yazsam diyorum. batarken izlediğim kızılımsı güneşlerimi. dizlerime sebepsizce batan dikenleri. hiçbirşey yapmak istemediğim bi öğleden sonunu. ceplerimde biriktirdiğim hayatları. soru sorarken öğretmenin gözünün içine bakamamayı. babam azarlarken beni halıdaki desenleri ezberleyişimi. kızdığım bi yandan da sevdiğim insanları. araya mesafe girince kafama dank eden yanılgıları. hain bir rüzgarın saçlarıma pusu kurduğu sonbahar akşamlarını. bir mezarın başında içilen lohusa şerbetini. ve bir bebeğin yanıbaşında kılınan cenaze namazını. küçükken boğazımda düğümlenen şeylerin ne olduğunu asla çözemediğimi. büyürken gözyaşlarımın düğümlenişini. ölürken de koskoca bi ömrün. benim hikayemi anlatsam size ilginizi çekmez biliyorum. bir ünlünün hikayesi olmalı. trajedi olmalı içinde en azından ilginç ya da komik olmalı.

ben hiçbirisi değilim.

sıradanım demeye dilim varmıyor. peki sıradışı mıyım? onu da sanmıyorum.

sana sen kimsin desem. bu hayatının basit gibi görünen en zor sorusu olur.

merak etme sormam bi daha..

Aptal erkek aldatır !

Sadakatsiz erkeklerin IQ seviyeleri eşlerini aldatmayanlardan düşük! Londra Üniversitesi bilim insanlarının araştırması, evrimden ötürü zeki erkeklerin eşini aldatma olasılığının zeki olmayanlardan az olduğunu gösterdi.

Çalışma çerçevesinde ABD’de binlerce genç ve yetişkinin IQ’larıyla sosyal davranışlarını inceleyen iki kapsamlı araştırmadan yola çıkan Dr. Satoshi Kanazawa, zekâ ve monogami arasındaki ilintinin kökenlerinin evrimin yattığını savunuyor. Önüne gelenle cinsel ilişkide bulunmaya programlanmış ilk insanların tek eşlilikten çok az fayda sağlayacağını, ancak modern dünyanın erkeklere böyle bir evrimsel fayda sağlamadığını belirten Kanazawa’nın araştırmasından iki ilginç sonuç daha çıktı. Araştırmada zekâ seviyeleri yüksek insanlar arasında liberalizm ve ateizm gibi özelliklere de daha sık rastlandığı gözlendi. Araştırmacılar zeki kadınların sadık kalma olasılığının daha yüksek olup olmadığı konusundaysa herhangi bir kanıt bulamadı. (aa, The Independent)

Tan kızılına batarak sarhoş mu olsak ...

zor kadın

bir "impossible delilah", bir yadsımanın prensesi, bir imkansız kadın hikayesi:

"aşığım / hayır değilsin. sadece seni kullanlara kendini veren bir budalasın. o kadar."

bilmek zorundayım, olanın bittiği yerde, dilini çözebilecek miyim? beynini kısırlaştırmış penis kafalılara bacaklarını açarak dünyayı değiştirmeye çalışan bir kadının şizofren bir cesareti vardır, gördüm. gerçek olmayanı görmek akıl hastalığıdır, gerçek olmayanı sevmek, benzerlik taşır. aşkı tanımak, biraz delirmek gibidir. çünkü hep bir kitap kalır geriye, ya da olmadık bir iki satır saçma salak yazı. atsan atılmaz, satsan satılmaz. "unutursan küserim, mektubunu keserim" diye içinden 10 kere tekrar edersin, deriin bir nefes alırsın, bırakmak istemezsin, ama bırakırsın.

bilmek zorundayım. gözleri delik kuklamın gözlerini kim deldi? kukla deyip geçilmez. ben ona elimi verdim. oynamadı benim elimde diye, oymadım gözlerini. ben yapmadım. yeşile çalan mavi gözleri vardı. şimdi neden yok? bilmek zorundayım. ve eskimiş kuklanın yerine yenisini almalısın dediler. oyuncaklar eskirmiş. bilmek zorundayım, yeni kuklanın gözleri hep neden çok güzeldir? ve sonra, neden delinir? söz veriyorum kollarımı bağlayıp arkama yaslanacağım; söz veriyorum senden uzak aşka yakın olacağım; içimden tam bin defa "biir ikii işte geliyor freddy! üüç döört en iyisi kapıyıı ört!" diyeceğim; n'olur benim gözlerim delinsin bu defa. n'olur korku filmine gidelim, aşk filmi olmasın.

zor kadın olmaktan bahsedenlere odipal kompleksi olan esas adamın fikri değişsin diye annesinin parfümüne benzer bir parfüm kullanmaya başlayan ve bir türlü esas olamayan kadını anlatacağım. zor kadın olmak kendini satmaktır, bunu diyeceğim hep. kendini ağırdan satmak demek, karşındakine zerre kadar değer vermiyorsun da senin zaten işin bu demek. fahişelik parayla bedenini satmaktan çok, ego jetonları karşılığında bütününü satmaktır. ve yalan, dünyanın bütün dillerinde yalan olduğu gibi, seni seviyorum diyenden kaçmak, dünyanın bütün dillerinde aşık olmamaktır.

ama kötü kabus her yeri sarar, çizgi filmleri özlerim. cesareti özlerim. korkaklığı sevenler var, ben onlardan değilim. bugün "aşk ve sigarayı" seyrettim. dostlarıma sıcak davranamadım, ve köşedeki pilavcıdan yedim akşam yemeğimi. bilmek zorundayım, zor kadın olmak, her durumda işe yarar mı? kırılmış egoyu toparlamak için, insan ruhunu şeytana bir kez satarsa, tanrı çok günah yazar mı?

kahretsin, yine aşık değilsin gördün mü? "sweet dreams" dinle. bahsettiğin kadınları hatırla. kuklalarının gözlerine bakma. onlar yalnızca kukla. zor kadın olmayı unut. bir boka yarasa, dünya zor olurdu zaten. "masumiyet"i hatırla bir de. bir de elm sokağını. evet; en iyisi sen bir tek elm sokağını hatırla. uyumayışının sebebi bu olsun. freddy krueger! ne diyordu "sana inanmıyorum" diyene; "ama ben sana inanıyorum!" başla içinden söyleyebildiğin kadar...

"biir ikii işte geliyor freddy
üüç döört en iyisi kapıyı öörtt
beeş altıı iştee kapıı açıldıı... "